29 Ağustos 2013 Perşembe

ERİK KOKUSU SARDI DÖRT BİR YANIMI

 Mis gibi erik kokusu mutfağımdan etrafa yayılıyor..Doya doya içime çekiyorum...Bu aralar hamaratlığım(!) tavan yaptı,daha önce bir-iki kez reçel yapmışlığım vardı ama bu sene epey olayı ilerlettim.Bizim mahalle pazarında doğal köy eriklerinin kilosunu 1 lira görünce bol bol aldım,hem yedik hem de reçel ve marmelat yaptım kışa hazırlık babında...

Ben annemden reçel yapmayı öğrendiğimden bütün reçeller yapılırken meyverin şekerde bekletilip,sulanınca kaynatıldığını biliyordum.Ama bakın yeni bir yöntem öğrendim.Bu yöntemle meyveler dağılmıyor,daha diri kalıyorlar...Peki bu reçel nasıl yapılır:Öncelikle 1 kilo sert,taze mor erik çekirdeklerinden ayrılarak güzelce ayıklanır,çok ince olmayacak şekilde dilimlenir.Diğer yanda 2 bardak su ve 3 bardak şeker kaynamaya bırakılır.
Şerbet koyulaşınca erikler içine atılır.Kaynayınca altı kısılır.
 


 Ara ara karıştırılır.Ben 40 dakika kadar karıştırdım,sonra yarım limonun suyunu ekleyip bir taşım daha kaynattım.Sıcakken kavonoza doldurup,soğuyunca kapağını kapattım.Bu sıcak günlerde buzdolabında saklayıp,havalar soğuyunca kilere kaldırmayı düşünüyorum.
 İşte bu da reçelin bitmiş hali.Tadı enfes oldu doğrusu:)Kızarmış ekmekle,beyaz peynirle amma gider yaaa...
 Bugün de iki kilo mor iri erikten marmelat kaynattım.Marmelat yapmak bence reçel yapmaktan daha kolay.Erikleri yıkadım tencereye koydum.Üzer,ne 2 bardaktan az fazla su koydum.Kaynamaya bıraktım.İyice yumuşayınca ocaktan alıp kevgire koydum.Kevgirin üstünde sadece çekirdekler ve kabuklar kalana kadar ezdim.Elde ettiğim karışımı tencereye alıp üstüne 2 bardak şeker ilave ettim.Güzelce kaynattım,yarım limon suyu ekleyip tekrar kaynattım.Sıcakken kavanozlara koyup kapağını kapattım.
Ne çok sulu,ne de çok katı oldu.Tam kıvamında.Tadı da tam süper yani:)

Bunlar da konsantre erik sularım.Konsantre diyorum çünkü kullanırken sulandırılıyorlar.2 kilo erik yıkanır tencereye konur,üzerine gelecek kadar su eklenir iyice kaynatılır.Sonra süzülür,yalnız posa ezilmez sadece suyu alınır.Bu suya 5 su bardağı şeker ekleyip tekrar kaynatılır sıcak sıcak kavonozlara kapatılır.Ben aynı yöntemle vişne konsantresi de hazırladım.

Erikten daha neler neler yapılır ama benden bu kadar:)Allah afiyetle,sevdiklerimizle yemeyi nasip etsin inşallah tüm kışlıklarımızı...Amin..

Bu arada domatesle neler yaptım o da başka bir yazıya konu olsun.Nitekim şimdiye kadar bizim mutfakta 30 kilo domates kaynadı da:))Ve daha da kaynayacak:))))

Herkese kolaylıklar dilerim

26 Ağustos 2013 Pazartesi

KERPE TATİLİMİZDEN KARELER

Koskoca iki ay geçti biz ailecek bir tatil yapamadık diye hayıflanmalarımdan usanan eşim güzel bir organizasyona daha imza attı.Geçen hafta 3 günlüğüne Adapazarı'na sadece 1.5 saat uzaklıktaki Karadeniz'e kıyısı olan çok şirin bir tatil beldesi olan Kerpe'ye gittik.Kerpe aslında çok bilinen bir yermiş,haftaiçi olmasına rağmen oteller,pansiyonlar,kiralık evler hep doluydu..Günübirlik gelenlerle sahil dolup taşıyordu.Biz otelde kaldık.Ama bir daha gitmek nasip olursa ev tutmaya niyetliyiz,otel odası bize dar geldi,hele de bizim evin rahatlığından sonra:)
Tatil en çok Zeliha kuzusuna yaradı:)Banyo yapmakla bu aralar arası kötü olan kızım denizde pek bir eğlendi,mutlu oldu..

 Sahil boyu yürüyüşler yaptık...
 Zeliha'nın ardısıra koşturduk..

 Deniz kenarına gidip bu ritüelleri yapmamak olmazdı:)

Deniz tabanı incecik kumlarla kaplıydı,su çok güzeldi.Doya doya yüzdük...

 Çifte kavrulmuş Türk lokumum:)
Fotoğraf çekeni de çekerler:)

Çok güzel bir tatilin ardında Cumartesi günü evimize döndük.Döner dönmez hummalı bir temizliğe giriştim.Haftaya seminerlerimiz başlıyor.İş başlamadan evimizi bir güzel düzenlemem lazım.Bir yandan da kış hazırlıklarım tam gaz devam ediyor.Bir sonraki post bunun hakkında olsun..Sevgiler:)

20 Ağustos 2013 Salı

DUBLEKS EVDE YAŞAMAK

Uzun zamandır bu konuda yazmak istiyordum bugüne nasip oldu.Henüz Zeliha'ya hamileyken ev değiştirmek zorunda kalmış ve burada ayrıntılı olarak anlattığım zor bir ev arama sürecinden sonra şimdiki evimize taşınmıştık.Aslında aklımızda dubleks bir evde yaşamak hiç yoktu,nasip oldu yani.Evimizin bahçeli olması,okulumuza yakın olması,yeni olması gibi bir sürü güzel ayrıntı bu evi kiralamamız için yetmişti o zamanlar.



Aslında üç çeşit dubleks ev var,bahçekatı dublekslerin yani ters dublekslerin genelde alt katlarında küçük pencereli yatak odaları olur.Bir de bu evlerde alt katta rutubetin çok görüldüğünü biliyorum.Üst katta ise salon ve mutfak olur.Çatı katı dublekslerde üst kattaki yatak odalarının tavanları çatıdan dolayı eğimli olur,pek kullanışlı olacağını düşünmüyorum..Bizim evse iki normal daire şeklinde yapılmış,ahşap döner bir merdivenle birbirine bağlanmış.Alt katta mutfak,balkon,salon,wc,üst katta üç oda,banyo ve balkon var.

Şimdi aslında düşününce çok havalı görünüyor bahçeli,iki katlı bir evde yaşamak ama birazdan anlatacaklarımla o havanın yavaş yavaş söndüğünü göreceksiniz:)

Temizlik yaparken...Üst kattan başlarsınız,alt kata geçerken süpürgeyi,temizlik kovasını falan hamal gibi taşırsınız.Bir keresinde ben elimde temizlik kovasıyla alt kata inerken merdivenden kayıp düşmüştüm...

Evde küçük çocuk varsa... İşiniz daha da zor olur.Sürekli peşinde olmalısınız,merdivene çıktı mı,indi mi,merdiven parmaklarından sarktı mı,düşün de düşün artık...Merdiven başlarına çocuklar için üretilen korkuluklardan taktırabilirsiniz tabi ama bu seferde günde 156476287 kez aç kapa,kilitle işlemi yaparsınız..Biz Zeliha için hiç kısıtlama yapmadık.Merdivenlerimizde bir güvenlik önlemi yok.Emeklemeyi öğrendiği günden beri bilmem kaçıncı kez merdivenlerden inip çıkıyor.Hatta bundan çok keyif alıyor.O da birkaç kere yuvarlandı basamaklardan ama yara bere olmadı çok şükür...

Isınma problemi...Evin girişi merdiven boşluğuyla beraber kocaman bir alan ve burada sadece bir petek olduğundan bu kısmın ısınması pek kolay olmuyor.Biz ilk taşındığımız yıl hiç ısınamadık diyebilirim.Yalıtımlı bir ev olmasına rağmen üst kat iyi ısınmıyordu.Yatak odamızdaki derecenin 16 olduğu geceleri unutmuyorum ve o zamanlar Zeliha daha minicik bir bebekti.Çok şükür hastalıksız bir şekilde o günleri atlattık.Sonraki kış ise evimiz iyi ısındı,bir sorun yaşamadık.Sanırım ev yeni olduğunda ilk sene üşümüştük.Bizim ev güney cepheli,her ev böyle ısınmaz sanırım.Alt kat süper ısınıyor ama..Bir de yazları üst kat alt kattan  birkaç derece daha sıcak oluyor..Üst katta uyumak bazen eziyete dönüşebiliyor.

Ömrünüz merdivenlerde geçer...Hele de evin hanımı temizlik,düzen,yemek,çocuk derken alt katla üst kat arasında mekik dokur.Merdiven başlarında üst kata gidecekler,alt kata inecekler(giysi,oyuncak,temizlik malzemesi,ıvır-zıvır)bekler durur...Yaşlı,hasta,kilolu ya da yeni doğum yapmışlar merdivenlerde ekstra eziyet çekerler.Doğumdan sonra eve geldiğimde uzun süre alt kata inememiştim:(

Yemek kokusu...Her ne kadar aspiratör çalışsa da alt katta pişenlerin kokusu merdiven boşluğundan üst katlara yayılır.Heryer mis gibi kokar:)

Merdiven altı dağınıklığı...Bizimki gibi döner merdivenlerin altı ister istemez evin deposu olur ama görüntü çirkinliğiyle insanı çileden çıkarır.Ben en son çareyi bir perde çekmekte buldum.Şimdi görüntü eskisine göre daha iyi..

Merdiven gürültüsü..İnip çıkarken ahşap merdiven pat pat ses çıkarır,boşlukta yankılanan ses artarak kulakları tırmalar...

Şimdi tüm bunların üzerine iyi şeyler de söylemek lazım tabi:)Geniş ferah bir evde yaşamak elbette çok güzel.Daralmazsınız,bunalmazsınız.Eşyalar kendini gösterir,rahat edersiniz.Misafirler genelde evinizi çok beğenir,size özenirler:)Hemen peşinden anlattıklarınızla dubleks ev almaktan vazgeçen birçok arkadaşınız olur...Üst kat genelde düzenli kalır.Biz misafirler için özel bir salon kullanmıyoruz.Üst kattaki bir odayı misafir odası yaptık,yatıya gelenleri orada ağırlıyoruz.Çok rahat ediyorlar..

Düşünüyorum düşünüyorum başka iyi yan bulamıyorum:)

İnşallah kendi evimizi satın alarak buradan taşınmak istiyoruz.Bu sene nasip olmadı,inşallah seneye.Ama emin olun alacağımız ev düz daire olacak inşallah...Biz rahat edemedik ama eminim dublekste rahat eden mutlu olan birçok insan vardır.Eğer niyetiniz varsa böyle bir evde yaşamaya iyi düşünün derim...Herkesin yuvası mutlu,huzurlu,bol bereketli olsun inşallah...


BEN DİKERİM KIZIM GİYER GÖRENLER MAŞALLAH DER:)

 Küçüklüğümde annem her dikiş diktiğinde hevesle onu izler,merak ederdim.O zamanlar annemin siyah ayaklı bir makinesi vardı,tıkır tıkır dikerdi.Zamanla ben de bebeklerime birşeyler dikmeye başladım.Öyle böyle derken baya birşeyler öğrendim.Ama araya giren okul yılları,çalışma hayatı derken makinaya el sürmeyeli uzun bir zaman olmuştu.Son zamanlarda dikişe yeniden merak sardım.Hatta bir süredir kendime bir makina almak için araştırma yapıyorum,modeline henüz karar veremedim.O yüzden dikişten anlayan arkadaşlardan önerilere açığım...
 Annemlerdeyken bir hevesle annemin evdeki parça kumaşlarından kızıma bu elbiseyi,kendime de daha sonra paylaşacağım bir etek diktim.
 Kumaşı keserken kızımın bir elbisesinden faydalandım.Kalıp çıkardım,diktim.Biraz süslemek lazım bunu deyip kenarlarına da minik danteller diktim.
 Arkasında bir düğmesi var ama daha rahat giyilsin diye yan tarafına bir de fermuar koydum.
 İncecik,tiril tiril minnoş bir elbise oldu:)
Benim minik kuşuma da yakıştı yani az biraz:)

14 Ağustos 2013 Çarşamba

BOL FOTOĞRAFLI TATİL ANILARI

 Öğretmenlik mesleğinin en güzel yanı herkesçe malum olan iki aylık uzun yaz tatilidir.Valla imkanı olan o uzunnn iki aylık tatili süper kullanır istediği gibi gezer tozar ama bizim gibi memurlar tatilinin çoğunu ailesinin yanında geçirir,normal hayatına devam eder.Gidebilirse kısa bir otel tatili yapar orası ayrı tabi..

Şikayet etmiyorum yanlış anlaşılmasın,çok şükür ben hayatımdan memnunum.Benim için en güzel tatil ailemle beraber olmaktır.Her sabaha güzeller güzelimle ve hayatımın aşkıyla uyanmak gibisi var mı...İki aylık tatilimizin bitmesine iki haftadan biraz fazla kaldı ve biz artık evimizdeyiz.Tatilimiz Yalova Eskişehir ve Sakarya arasında geçti.Şimdi uzun uzun neler yaptık diye anlatmıcam tabi:)Tatil Zeliha odaklı olunca fotoğraflarda da ana tema o oldu,üstteki fotoğraf Eskişehir yakınlarındaki Sakarıılıca kaplıcalarında geçirdiğimiz günlerden.Ailecek gittik,çok eğlendik...Zeliha'nın 42 derecelik hamam havuzunda nasıl mutlu olduğunu tahmin edemezsiniz...

 Kaplıca sokaklarında koştu da koştu...
 Bu şapkayı kaybettik,anılarda kaldı...
 Bol bol dondurma yedi,hatta iki yaş krizlerinden kurtulmak için acil durum aracımız oldu kendisi:)
 Anneannesinin balkonunda,bahçesinde oynadı,kedileri kovaladı,sümüklü böcekleri elledi,hatta bir tanesinin kabuklarını çiğnedi:)
 Bu fotoğraf Ramazan ayında bizim evdeki bir iftar hazırlığından...O güllaç bir güzel elle yendi,test edildi onaylandı:)
 Canı sıkılan minik annesinin yemek takımını tek tek salona taşıdı,işte böyle evcilik oynadı...Çok şükür takım bozulmadı:)

 Denizle tanışmamız pek neşeli olmasada sahilde taşlarla oynamayı çok sevdi kızım...Bol bol güneşlendi,bronzlaştı..

 Pusetinden iner inmez nasıl hızlı koşuyor,yakala yakalayabilirsen...
Gün batımını izleyen minik...
Bu da bayramda örmeye başladığım hırkadan bir kare...Çok severek örüyorum,inşallah bitmiş halini paylaşmak nasip olur..

Bir de bugün itibariyle Zeliha bezle vedalaştı,lazımlığıyla tanıştı.Sabahtan beri kaç kez üst baş değişti sayamadım:)Allah kolaylık versin anneye:))